Doç. Dr. İbrahim Arslan: Suriye’nin Geleceği Üzerine Önemli Değerlendirmeler
Doç. Dr. İbrahim Arslan, Suriye’nin geleceği hakkında önemli ifadelerde bulundu. Arslan, “Suriye’de kurulacak hükümet, ülkenin bütünlüğünü esas almalı ve federal ya da konfederal bir yapıya dönüşmemelidir. Suriye’nin yeni anayasası, insan haklarına güçlü bir vurgu yaparak, laik ve bütünlüğü korunmuş bir Suriye’yi inşa etmeye yönelik olmalıdır.” şeklinde konuştu.
Esad Rejiminin Çöküşü: 12 Gün İçinde Değişen Denge
Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı olan Doç. Dr. İbrahim Arslan, Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdi. Arslan, Astana süreci çerçevesinde çatışmasızlık bölgelerinden birisi olan İdlib’deki Heyet Tahrir eş-Şam’ın (HTŞ), Türkiye’nin kontrolündeki Suriye Milli Ordusu’nun unsurlarıyla 27 Kasım 2024’te başlattığı harekâtın, 12 gün sonra Şam’ın ele geçirilmesiyle sonuçlandığını hatırlatarak, “Suriye’deki olayları Ortadoğu’daki diğer gelişmeler ve Rusya-Ukrayna Savaşı ile birlikte ele almak gerekmektedir. HAMAS’ın 7 Ekim 2023’teki Aksa Tufanı operasyonunun ardından, İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere karşı sürdürdüğü saldırılar, HAMAS’ın etkisiz hale gelmesine yol açtı. Bu durum, İsrail’in İran’ın desteklediği Hizbullah’a karşı saldırı başlatmasını sağladı. Rusya’nın, batılı ülkelerin Ukrayna’ya verdiği yoğun destek nedeniyle Suriye cephesindeki gücünü azaltmak zorunda kalması, Esad rejiminin Halep’teki güçlerini geri çekmesi ile sonuçlandı. HTŞ, bu durumu fırsat bilerek harekete geçti ve 12 günde Esad rejimini devirdi.” dedi.
Arap Rejimlerinin Dış Destek İhtiyacı
Arslan, I. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’da kurulan Arap rejimlerinin halklarından güç almadığını, dış destekle varlıklarını sürdürdüklerini vurguladı. “Suriye’deki Esad rejimini destekleyen dış güçler günümüzde Rusya ve İran’dır. İran, mezhep birliğine dayalı bir ilişki geliştirirken, Rusya, Esad’ın iktidarını sürdürmesi karşılığında Suriye topraklarında Hmeymim ve Tartus’taki üsleriyle varlık göstermektedir.” şeklinde konuştu.
Esad’ın Yanılgıları ve Uluslararası Tepkiler
Türkiye’nin muhaliflerle müzakere çağrılarının Esad yönetiminde karşılık bulmadığını belirten Arslan, “Esad, Rusya ve İran’ın içinde bulunduğu durumu tam olarak değerlendiremedi. Bu iki ülkenin koşulsuz destek vereceğine dair bir inanç taşıdığını gözlemliyoruz.” dedi. HTŞ’nin 12 gün süren harekâtı sırasında dikkat çeken gelişmelere de değinen Arslan, ABD’nin gelişmeleri izlediğini belirtmesine rağmen harekâtın durdurulmasına yönelik herhangi bir müdahalede bulunmadığını ifade etti. Ayrıca, İsrail’in HTŞ’nin ilerleyişini kolaylaştıracak şekilde Esad rejimine ait askeri üslere hava saldırıları gerçekleştirdiğini, Irak’ın da Suriye sınırını kapatarak Esad rejimini destekleyecek İran unsurlarına karşı bir tutum sergilediğini belirtti.
HTŞ’nin Sivil Zararları Önleme Stratejisi
HTŞ’nin harekâtı sırasında sivillere zarar vermemek için dikkatli davrandığını ifade eden Arslan, “HTŞ, Suriye’nin geleceğinin, tüm inanç ve ırklardan Suriyelilerce birlikte inşa edileceğine vurgu yapmaktadır. Beş farklı gruptan oluşmasına rağmen, bu grupların disiplinli ve koordineli hareket etmesi, HTŞ’nin askeri bir devlet aklıyla yönetildiğini göstermektedir.” diye ekledi.
Uluslararası Tanınırlık Sorunları
Arslan, HTŞ’nin uluslararası toplum tarafından terörist bir örgüt olarak görülmesinin en büyük sorunu olduğunu belirtti. “HTŞ, bu yargıyı kırmaya yönelik adımlar atmaktadır. Esad’ın ülkeden ayrılması ve Rusya’da sürgünde bir hükümet kurma iddiasında bulunmaması, sahadaki durumu kabul ettiğini göstermektedir.” dedi. HTŞ’nin önderliğinde kurulacak yeni yönetimin çoğunluğunu HTŞ unsurlarının oluşturacağını, ancak azınlıkların da temsil edileceğini belirtti.
Yeni Anayasa ve Laiklik Vurgusu
Doç. Dr. İbrahim Arslan, Suriye’de kurulacak hükümetin, federal ya da konfederal bir yapıya dönüşmemesi gerektiğini vurguladı. “Irak, anayasa ile üç parçalı bir yapıya dönüştü. Bu durum, merkezi hükümetin gücünü zayıflatmaktadır. Din, mezhep ya da ırk farklılıkları, Ortadoğu’da merkezi otoriteyi zayıflatan bir yönetim anlayışının tercih edilmemesini gerektirir.” dedi.
Laiklik ve Birlikte Yaşamanın Önemi
Arslan, “Bu yönetime dair anlayışın ‘Senin dinin sana, benim dinim bana, devlet hepimize’ olması gerekmektedir. Bunun adı laikliktir. Bu anlayışın tesisinin zor olacağını biliyorum, ancak barış içinde bir arada yaşamanın başka bir yolu yoktur. Suriye, Esad ailesinin yönetiminde acı tecrübeler yaşadı ve bu tekrar edilmemelidir.” şeklinde konuştu.
Golani’nin Geçmişi ve Gelecek Vizyonu
HTŞ’nin lideri Ebu Muhammed Golani’nin geçmişteki El Kaide bağlantısının, güven sağlama konusunda önemli bir engel olduğunu ifade eden Arslan, “Bu engeli aşmada kendisine yardımcı olabilecek ülke, demokrasiye inanan ve laikliği önemseyen Türkiye’dir. Golani, iç istikrarı sağladıktan sonra, İran’ın yaptığı gibi İsrail’e karşı bir tutum geliştirmemelidir.” dedi.
Rusya ve İran’ın Başarısızlığı
Suriye’deki mevcut durumun Rusya ve İran’ın başarısızlığı olarak tanımlanabileceğini dile getiren Arslan, “Savaş kaynak gerektirir ve Rusya, ABD liderliğindeki Batı’ya karşı yetersiz kalmıştır. Ukrayna, NATO ve AB üyeliği perspektifinden vazgeçmeyi reddetmiştir.” dedi.
Gelecekteki Olası Gelişmeler
Arslan, Suriye’de Nusayrilerin yönetimi kaybetmesiyle birlikte, İran’ın önemli destekçilerinden Hizbullah ve HAMAS’ın aktör olma özelliklerini yitirdiğini belirtti. “Bu, İran’ın iç istikrarının sarsılabileceğine dair ipuçları vermektedir. Türkiye’nin, Suriye’nin güneyinde olası bir koridora karşı temkinli olması gerektiği unutulmamalıdır.” diye ekledi.
Son olarak, Arslan, “Ukrayna ve Ortadoğu’daki durum, ABD’nin Asya Pasifik bölgesinde Çin’e yönelmesine olanak sağlamaktadır. Asya-Pasifik, önümüzdeki süreçte uluslararası gündemde tansiyonun yükseleceği bir bölge olacaktır.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı